4 Ocak 2010 Pazartesi

Ya bu gece ölürsem?



Doktor başparmağının tırnağı ile yüzüme ve vücudumda birkaç yere dokunuyor , bakışlarını benden kaçırıp, yüzünü yanındaki arkadaşıma çeviriyor - ‘Yazık, biraz sonra felç olacak' diyordu.

İnanması zor geliyor ama birisi kulağım duya duya az sonra felç olacağımı söylüyordu. Biri boğazımı sıkıp, gırtlağımı kesmiyordu. Bir korku filmi değildi izlediğim. Sakin ama üzgün bir ifade ile beni muayene eden doktor yüzüme karşı felç olacağımı söylüyordu.

Hemen daha yakinen tanıdığım başka bir doktor arkadaşımı aramaya çalıştım ama telefonunu açmadı. Aşırı paniklememiştim, sakindim bile diyebilirim ama çok da beklediğim bir şey de değildi bu. Ölümü ti'ye aldığım zamanlar bile olmuştu ama ‘ya felçli kalırsam' diye düşünmemiştim.

Hemen neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Bildiğim bir felç önleme yöntemi yoktu ama bir yerlerde okuduğumu anımsıyordum, hatırlayamadım. Bu olayı en az kalıcı hasarla atlatmak için neler yapabileceğimi düşündüm. Doktor arkadaş telefonunu açsa hemen gelip müdahale etmesini isteyecektim. Muayene eden doktor ise garip bir şekilde sakin duruyor, bir şeyler yapmaya uğraşmıyordu.

Beynim bir yandan da iş hayatımın nasıl yürüyeceğini çözmeye çalışıyordu. Gördüğüm birçok felç olayında hasta konuşma güçlüğü yaşıyordu. Ne kadar süreceğini ve ne zaman iyileşeceğimi bilmediğim bir süreç beni bekliyordu. Neden bilmem felç olmaya karşı direnmek ve engellemek yerine en az hasarla atlatmaya çalışıyordum. Sanki ölmeyeceğim garantiymiş gibi.

İşler yürüyecekse kredi kartı ve internet bankacılık şifrelerimi oğluma vermeliydim. Birkaç web sitemin yönetimini de. Cari hesaplarım bir şekilde kayıt altındaydı o konuda rahattım. Gelir, gider vergi mevzuatına uyum sağlaması zaman alsa da altından kalkabilirdi.

Hayat benim için bundan sonra çok daha zor olacaktı. Büyük ihtimalle bakıma muhtaç yaşayacaktım. Kendi ihtiyaçlarımı kendim giderebilsem bari diye geçirdim içimden. Felç geçirenlerin en büyük sıkıntılarından birinin ihtiyaç gidermeyi reddetmek olduğunu görmüştüm. Ağzıma birinin kaşıkla çorba tutmasını düşünmek bile zorken, böyle bir hale alışmak imkânsız geliyordu.

Yazık ya! Diyordu Dr. yine yanındaki arkadaşıma.
- Çok genç sayılır. Bu kadar kulağım duya duya arkamdan konuşulmasını hazmedemiyordum.

Kan, ter içinde uyanmadım rüyamdan. Kâbus değildi gördüğüm.
Bir haber almıştım sadece ve bir şeyler yapabilmek için birkaç dakika düşünme şansım olmuştu ama yine de bir şey yapamamıştım. Şükür ki; tam felç olacağım dakikalarda uyanmıştım da rüyada bile olsa böyle bir sıkıntıyı yaşamadım.

Kendime şöyle bir baktım: Sağlığım yerinde idi. Sevdiklerime hala sarılabilecek, görüp konuşabilecektim. Hayatta ne tür sıkıntılar yaşamış olursam olayım sadece şu anki sağlıklı halim için bile Tanrı'ya sonsuz şükran borçlu olduğumu düşündüm. Bu tür acılarla bir ömür yaşayan insanları ve bu sıkıntıları paylaşan yakınlarının çilelerini gözümde canlandırmaya çalıştım. Utandım.

Birisi bana az sonra felç olacağımı söylediğinde hiçbir şey yapamayacağımı gördüm.
Dünyada ne görmüşsem, ne yaşamışsam artık hepsi o kadardı. İki ayağının üzerinde yürüyor olmak, iki kelimeyi bir araya getirip konuşabiliyor olmak, yemeğini kendi yiyip, ihtiyacını kendi giderebiliyor olmak ne kadar büyük bir nimetti yarabbi. İnsan elden ayaktan kesildiğinde dünyada mücadeleler ve kavgalar ne kadar anlamsız, çekişmeler ne kadar yüzeysel kalıyordu.

Demem o ki;
Yaşayacağı her anı yaşamalı insan ve bugünlerin kıymetini bilerek hiçbir şeyi yarına ertelememeli. Bir çocuk şiirinde, dediği gibi:
-Bana, yarın büyüyünce yaparsın diyorlar / ya bu gece ölürsem?

8 yorum:

Ness dedi ki...

Bir an gerçek sandım :/ Ne yazık hiçbir güvencemiz yokken bile günler, aylar, yıllar sonrası için planlar yapabiliyoruz. Hiçbir garantimiz yokken düşüncesi bile ürkütüyo insanı ve bu durumdaki insanlar için yaşam standartları çok düşük. Daha şükredici ve daha duyarlı olmalıyız..

ayse dedi ki...

Uff süper bi yazı olmuş. Gerçekten kimi zaman yaşadığımız rahatlığın farkında değiliz. Sayende bir kere daha hatırlamış olduk. Ama her an unutabiliriz biliyosun :)) insan unutan bi varlık..

Bucera dedi ki...

Bir şeyler yazacaktım sildim.... ben çok genç felçli insanlar tanıdım....bak yine yazamadım.....Ezcümle doğru söze ne denir

Erkan BAL dedi ki...

Ness: ilginç bir rüyaydı. bu yazıyı ilk m.blogda yayınladığımda kısmi felç atlatmış bir blogger çok etkilenmişti... benim için de rüyası bile kötüydü... bir kaç yakınım yaşadı bunu aylarca yatan da oldu. yılar sonra iyileşen de. bir hafta dayanamayan da:((

Erkan BAL dedi ki...

@mutluysamnehoş: evet. unutmak bir nimet... acılar taptaze dursa. hayat dayanılmaz olurdu.

Erkan BAL dedi ki...

@bucera: tahmin edebiliyorum. sizin gözlemleriniz çok daha farklı. ben bir kez hastaneye gidiyorum herkes hasta sanıyorum. genç bir bünyede gerçekten inanılmaz bir üzüntü yaratıyor bu hal... yaşayan neler çekiyor kimbilir.

beenmaya dedi ki...

cumartesi günü bir yanımda bir kapı aralandı ve yeni bir yaşam sızdı aralığından. sevindim. sonra diğer yanımda bir kapı kapanıverdi aniden. duvar oldu. ölüm sindi. bir yanım kazandı, bir yanım kaybetti...

Erkan BAL dedi ki...

@beenmaya: iki kapılı bir handa yaşamıyor muyuz zaten. Sultan Süleyman'a kalmadıysa bizden kalacak olan da bir hoş sada değil midir? bir kaç nefes alıp, bir kaç ton ses verip gidiyoruz işte..