10 Şubat 2010 Çarşamba

Erik tadında geçiyor zaman


Ne yazın yaz olduğu belli, ne de kışın kış olduğu belli. Zaten insanoğlu olarak biz de nankörüz, yazın sıcağı, kışın soğuğu şikayet eder dururuz.
Sadece mevsimler karışsa iyi, bu iş nerede başladı, tek sebep küresel ısınmamı diye düşünürken aklıma şu kelime takıldı ‘Turfanda’

Eskiden mevsiminde bulunmayan ama bir şekilde sıcak bölgelerde seralarda yetiştirilen meyve sebzeye ‘Turfanda’ denirdi. Turfanda bir şeyler alabilmek için iyi bir gelir düzeyine sahip olmak şart olup, pek öyle uluorta alınıp satılmazdı da.

‘Zemheride hıyar özlemek ‘ deyimi argo olsa da turfanda öncesine ait bir deyimdir. Güzel Türkçe’mize (Kışın en soğuk zamanında canı salatalık çekmek) diye tercüme edilebilir. İşte artık günümüzde öyle kiraz yemek için yazın gelmesini beklemeye gerek olmadığı gibi, kış sebzeleri içinde kar yağmasını beklemenize gerek yoktur.

Seracılığın yayılması, hormon ve genlerle her şeyin güzel gösterilip cilalanması sayesinde ‘Hıyar’ın da en güzel görüneni pazardan almanız mümkün. Öyle eskisi gibi az bulunur ‘Hint kumaşı’ olmadığından kesekağıdının içine saklamanız da gerekmiyor. Aldıklarınızı naylon poşette elinizde sallaya sallaya götürebilirsiniz görgüsüzce. Çünkü zaten her şey turfanda ve her yerde bulunabiliyor.
Sorun sadece tadında. Mevsiminden önce tadına baktığınız her şey ‘erik tadında’ geliyor bana. ‘Ham meyveyi kopardılar dalından’ türküleri eşliğinde dişlediğiniz bir çilek; erik tadında. Kirazlar kütür kütür, dipdiri, parlak ama erik tadında. Zemheride aldığınız salatalık da öyle.

Gerçi erik tadı da çok değişken bir meyve. Papaz eriğinden tut, hırsız almaz eriğine kadar ona yakın çeşidi var ama siz anladınız neyi kastettiğimi. Sahi hırsız almaz eriğinin tadını bilen var mı şimdilerde? Neden hırsız almaz diye merak edip tadarsanız, dilinizin burulup, bir dudağınızın öbürüne doğru gittiğini hissettiğinizde anlarsınız.

Yağmur duasında başımıza dolu yağıyor, demek ki aksayan yada eksik yaptığımız bir şeyler var. İnsanların yüzlerinde bir burukluk, belli ki işler pek rast gitmiyor. Herkes kredi kartlarına bağlanmış bir şekilde. Bizleri borçlandırarak geleceğimizi çalmışlar. Hepimizin 5-10 yılı ipotek altında. Bir de mortage sistemi çıkmış. Artık ömrünüzün 50 yılını borçlanacaksınız bir ev sahibi olmak için. Yani bugün için yarınımızı satmışız. Bütün insanlar erik tadında.

Ülkemizde son aylardaki gelişmeler hiç hoş değil. Üstü kapalı bir darbe süreci yaşadık. Koskoca meclisimizden bir Cumhurbaşkanı çıkarmak için genel seçime gitmek zorunda kaldık. Moraller bozuk. Allah’tan iktidar partimiz kapatılmadı diye sevindirik oluyoruz. Kulağını da çektiler diye ayrıca memnunuz. Yani ne şiş yandı ne kebap havasındayız.
Dolar dibe vurmuş, borsa çıldırmış işler iyi diyorlar da; Lakin çarşıda pazarda hareket yok. Esnafın tadı tuzu kaçmış, iflaslar kapıda. Anlıyacağınız her şey erik tadında.

PKK katillerine her gün birkaç şehit verdiğimiz günler oldu. Her an da olabilir yine. Şehit cenazelerinde birileri küfrederek prim toplamak istiyor. Oralarda ne olup, bittiğinden pek haberimiz yok. Öte yandan birileri demokrasi diye bölücülük yapmaya uğraşıyor. Bakıyorum Başbakan’ın da asabı bozuk, arada kantarın topuzunu kaçırıyor, herkesi fırçalıyor. Belli ki onun da ağzının tadı yok. Yüzü ise erik tadında.

Turfanda pazara hakim oldu olalı, hiçbir şeyin mevsimi belli değil.
Savaşmanın da, sevişmenin de ahlakı kalmadı. Hainler çarşı pazar bombalayacak kadar gözü dönmüş, kart zamparalar çıtır, sapıklar sübyan avında.

Ben erik tadına da razı olacağım ama son zamanlarda şu hayat ‘Kabak tadında!’

Hiç yorum yok: