2 Şubat 2010 Salı

French mi dediniz?

ERKAN BAL

Hayatımdaki en lüzumsuz bilgilerden birini öğrendiğim kanısındayım. Bir ayı geçti gerçi bunu öğreneli. Demek ki bu yaşıma kadar cahilmişim.

French, yanlış öğrenmediysem, kadınların, belki de bazı erkeklerin tırnaklarının kolayca kirlenip siyahlaşan uç çizgisini beyaz ojemsi bir boya ile kapatması işlemiymiş. Yani kirli tırnaklarınız temiz gözükecek özetle...

Hayatta anlamadığım şeyler var; Avrupai olup da benim gibi sıradan vatandaşlara garip gelen. Uzun hatta kıvrık tırnaklar bunlardan biri, bir diğeri bir zamanlar çok moda olan takma kirpikler... Keyfi yapılan estetik ameliyatları da anlamam.

Aynı şekilde Batı Dünyası'nın bizlere armağan ettiği, pratikte ne işe yaradığı şüpheli, bence gereksiz bir çok şey var. Korse mesela. Tabi sağlık için olanlarından sözetmiyorum. İçine zorla tıkıştırılan kadınların kendilerini zayıf göstermek için bir zamanlar işkence çektikleri alet.

Son zamanların modası G-String ile düşük belli pantalonları da anlamakta güçlük çekiyorum; yaşımdan herhalde. Bir insan neden rahat bir çamaşır giymek varken böyle tercihlerde bulunur, anlamak zor. Teşhir duygusu mu, seksi görünme arzusu mu, beğenilme-talep edilme tutkusu mu bilemedim.

Öyle bu konularda ahkam kesmek, fetva vermek derdinde değilim. Nasıl başörtüsü kadınların sorunu ise bence mini etek de, düşük belli pantalon da onların sorunu. Ancak, düşünüyorum, benim belim donar yahu :) Üstelik okumuşluğum var, gençliğinde çok dar kot giyen kadınların çocuk doğurmada sorun yaşayacağına dair.

Aynı şekilde çamaşır giymemek ya da düşük bel yüzünden sağlık sorunları yaşanacağına dair. ( Yanlış bilgi mi?.. Olabilir efendim, ben hikmetini merak etmiyorum zaten; düşüncemi söylüyorum)

Canım çocuk doğurmak dediğin nedir ki? Sezeryan diye bir şey var. Evet, Sağlık Bakanlığı verilerine göre sezeryanlı doğumlarda ciddi artış varmış. Sağlık sebebini yine es geçiyorum tüm saygımla, ama tavuk olsak herhalde 2 yumurtadan sonra kesilip biçilmedik yerimiz kalmazdı sezeryan yüzünden.

Sanırım onun da modasını ya da cılkını çıkardılar.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. 'Fastfood' bir yaşam, 'big menü' ler ve karşılığında 'obezite' diye bir hastalık. Üstelik dünyada açlıktan ölenle obeziteden tedavi görenlerin oranı neredeyse eşit.

Mayonez de böyle bir şey. Çok sevmeme rağmen farkettim ki sirkeli, limonlu bir mayonez, insanın yedikçe yiyesini getiriyor katıldığı gıdaları. Yani tuz yalamış keçinin su içtiği gibi mütemadiyen bir açlık hissi... Sonrası... Kilo aldım veremiyorum. Olsun 'liposakşın' var.... Her yer para tuzağı....

Sıkı geliyor, zor geliyor terleyip kilo vermek; gelsin Liposakşın... Burda da olayın sağlık sorunu haline geldiği durumları hedef dışı tutuyorum. Coca Cola... Bakın, ben bile hastasıyım. Böcek ilacı bile yapılıyormuş bu asitli içecekten. Ama kendimden biliyorum, kola içersem İskender'i 1,5 porsiyon yiyorum. :)

En faydasız icatlardan biri de atom bombası hiç şüphesiz. Bir gün dünyaya çarpan bir göktaşını patlatmak için kullanınca 'Baaaak işe yaradı!' diyecekler. Kimyasal silahlar da böyle bir şey... İnsan öldürmek için insanlar alet yapıyor.. Aklım almıyor...

Batı'nın empoze ettiği değerler, hep tüketime ve insan değerini düşürmeye yönelik gibi geliyor bana. Tabi kastım bütün yabancılara 'tu kaka' demek değil. Edison'u, Pastör'ü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni es geçmiyorum. Saygı duyuyorum.

Güzellik yarışmaları; karpuz seçer gibi kadın seçiyor kart horozların çoğunlukta olduğu jüriler. 'Barış istiyorum' diyor Miss Globe, sahte gülücüklerle; ama dünyayı kan götürüyor. Barışın ırzına en çok onu isteyenler geçiyor. Barış, 'gay' takılıyor artık..

Sakal traşı özendirilirken, erkekliğin tanımı parlak bir cillten geçiyor. Ama, iyi kötü bir çok filmde, resimde idol erkek koltuk altları tüysüz olamıyor nedense. Aynı şekilde kadınlar için 'Yoksa tüyünüz, münasip modellerimiz var' diye bir sektör bile oluşmuş.

Tıpkı French gibi... Hatta daha beteri. Görünmeyen yerleriniz temiz olmayabilir. Yeter ki sinekkaydı bir traş olun. İyi ama ya ben kirli sakalı seviyorsam...
Bekaret bir başkası. Erkeklerin zaten öyle bir kaygısı kalmadı. Ülkemizde bile yıllar öncesinden mahallenin yeni yetmelerine yol gösteren 'abi!' ler vardı. "Mektebe gitme zamanı"n gelmiş diyerek...

Artık kızlarda da bir benzeri empoze edilmeye çalışılıyor. " A... Halâ bakire misin? Tu kaka... Bu devirde.. Cık cık" (Not: Bu hassas konuda devletin koruyuculuk yapmasını da tasvip etmiyorum. Adına bekaret kontrolu denilen, gencecik kızların ruhlarında derin izler bırakan ve kadını aşağılayıcı bir davranışı da kabul etmiyorum.)

Yazı uzadı gitti. Bir French'ten çıkarak nerelere geldik. İskilipli Atıf Hoca da Frenk Mukallitliği, "gavur taklitçiliği' de denilebilir, adlı eski bir kitabı astırmıştı. Aman pişmiş tavuğun başına gelmeyen benim de başıma gelmesin.

Dediğimce ne Batı'nın bazı iyi değer yargılarını küçümsüyorum ne de insanların hayatına ve tercihlerine karışmak gibi bir düşüncem var. Ama kadın da olsa, erkek de olsa bir insanın tırnaklarını kesmek yerine uçlarını boyamasını (aslında kötü gözükmediğini düşünsem de) komik ve saçma buluyorum.

N'apıyım?! :))

8 yorum:

Yusuf dedi ki...

Aynı düşüncelerden dolayı genç yaşımda, eski kafalı dediler bana :)

Çocukla Kampa Gidilir (mi?) dedi ki...

Yok o tırnaklar illaki uzatılacak, dipleri pislik, bakteri, virüs allah ne verdiyse yerleşecek, french illaki yapılacak, tamam yapılsında tırnak diplerini fırçalayan, temizleyen şöyle tırnakları kesen yok...

beenmaya dedi ki...

kolaya kaçıyoruz sadece ve de böyle durumlar bana görüntü var ses yok gibi geliyor. oysa içimizde birikenlerle en çok kendimizi kandırıyoruz...

Zeynep Feza dedi ki...

ayniyim (:
yazidaki analizler hos (:

Erkan BAL dedi ki...

@yusuf: seni eski kafalı seni:)) gel bakim şöyle yamacıma

Erkan BAL dedi ki...

@kybele f: bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ mı diyorlardı:)

Erkan BAL dedi ki...

@beenmaya: meditasyon şart:) farklı bir bakış açısı getirmişsiniz. teşekkür ederim

Erkan BAL dedi ki...

@FeZa: teşekkür ederim yorumunuz için. saygılar.