5 Mart 2010 Cuma

Ölüm en zor yolculuk (*)


44 yaşındaydı. Yani yaşıtımdı. Halamın oğluydu. İkimiz birlikte büyümüştük.
Çok can ciğer kuzu sarması olduğumuz söylenemezdi ama neticede aynı kasabada büyümüş iki yakın akraba idik. O kendine zor bir hayat seçmişti. Daha doğrusu, bize göre oldukça iyi bir hayat standardını biraz sahte dostlarına, biraz da kendi nefsine kapılarak heba etmişti. Artık, eskisini mumla aratır koşullarda başka bir kasabada yaşıyordu.

Bir gece yarısı kalbinin kapısını bu kez Azrail çalmış ve onu alıp götürmüştü.
Haberi duyduğumda üzülmek dışında, bir garip oldum. Her gün haberlerde duyduğumuz onlarca ölüm haberine benzemiyordu. Ateş yakınıma düşmüştü. Akrabam, çocukluk arkadaşım ve yaşıtım, bir gece ansızın ölüvermişti.

Yani hiç bilmediğimiz xxx sıra no'lu bilet: bizlerden birine çıkmıştı işte. Gitmek zamanı gelmiş ve hiçbir mazeret, iş güç fayda etmeden Azrail onu alıp götürmüştü. Bize düşen elimizle onu toprağın koynuna teslim etmek oldu. Yapabildiğimiz şey bu kadardı.

Bize de olacaklar farklı değil ki. Azrail ne yarım kalmış işleri tamamlamamızı, ne sevdiklerimizle vedalaşmamızı bekliyor. Babam, kalpten öldü. Ailemizde kalp krizi riski var. Benzer yaşlarda dayıoğlumda kalpten öldü. Halakızım bir kazada aramızdan ayrıldı ama o da 40–45 yaşlarında kaybolup gitti bu dünyadan.

Babam kuşağının yaş ortalaması 60–65 ama nedense biz çocuklar 45’lerde demir almaya başladık bu limandan. Azrail en büyük öğretmen, ölüm en zor ve en ibret verici derstir, anlayana...

Anladım mı?
Kiloma dikkat etmem gerek, sigara içmiyorsam da diyet yaptığım söylenemez. Bilinen ciddi bir sağlık sorunum yok. Yine de işlerimi, güçlerimi bir düzene koymalıyım. Birkaç gündür kâbus gibi rüyalar görüyordum. Demek ki rüyamın karşılığı halaoğlunun ölüm haberiymiş. Ecele götüren mektup halaoğlumun zarfının içinde çıktı ama yarın benim elime de aynı mektubun tutuşturulmayacağını nereden bilebilirim?

Dünyaya da ahirete de hazırlığım eksik. O zaman bir yerlerden, yine yeniden başlamak gerekmez mi?
Böyle birçok soru, birçok cevap ve nasihat ile kendimi kandırıyorum. Yarın, gidenler istemesek de unutulacak. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam edecek. Bizim içimizde yanan ateş küllenecek, kendimize ve Tanrı’ya verdiğimiz sözleri bir bir unutacağız.

Bir gün o giz dolu sıra’da adımız okunduğunda; vakit zaten çoktan gelip geçmiş olacak. Bu dünyadan çekip gittiğimizde de arkamızdan kimler gözyaşı dökerse döksün, geri dönüp vedalaşma şansımız olmayacak.

Şairin Sessiz Gemi’de dediği gibi ‘Çok seneler geçti, dönen yok seferinden



(*) 2007 de kaleme alınmıştır.

2 yorum:

Bucera dedi ki...

Gecenini bu saatinde beni hüzünlendiren bu şarkı aklımda gidenler,kayıplarım,sevdiklerim,özlediklerim.....,içimdeki çocuk ağlamaya başaldı bile....

Erkan BAL dedi ki...

sevgili bucera. özlediklerimize bir gün kavuşacak mıyız. ya da gittiğimizde sevdiklerimizin özlediklerinden biri de biz mi olacağız. herşeyin en güzeli dileğim hepimiz adına. ölümün bile...