14 Haziran 2010 Pazartesi

değişim / değişin...


insanlar birbirilerinin hayatlarına bir değer kattıkları zaman vardırlar. o zaman sevdikleri ve sevildikleri için bir anlam ve değer ifade ederler. eğer birlikte olduğunuz insana dünyayı dar getiriyorsanız, yaşanmaz kılıyorsanız, kıskançlıklarınız ya da kaprisleriniz onun hayatını eskisinden daha kötü hale getirmişse, adına sevgi deyin aşk, deyin, evlilik deyin ne derseniz diyin o ilişki karşı taraf için bir işkenceye dönmüştür. siz artık sadece katlanılan birisinizdir.

kök saldığınız bir yürekte veya paylaştığınız bir yaşamda acı, hüzün ve öfkeden başka duygular uyandıramıyorsanız, karşınızdaki insan her an bir suçluluk ya da acaba ne olacak psikolojisine girmişse veya sizin ona verdiğiniz sıkıntıdan veremediğiniz huzur, güven ve eksik bir mutluluk hissinden dolayı sürekli acı çekiyorsa, bence artık sizin bu ilişkiden çekip gitme vaktiniz gelmiştir.

Böyle bir durumda, ya içinde bulunduğunuz hali değiştirmek için adımlar atarsınız  ki; değişim zor da olsa imkansız değildir. Yeter ki sevgi aslolsun. Ya da gitsin gideceği yere kadar diyen  arkadaşınızın, dostunuzun sabrını zorlayarak bu işkenceyi sürdürürsünüz.

Oysa bir üçüncü yol da, severken sevdiğinizi özgür bırakabilmektir. En zoru; değişim, en kolayı kaçmak, en anlamsızı bu işkenceyi sürdürmektir. Siz doğru olanı yapın...

Değişin!

12 Haziran 2010 Cumartesi

Bebeğimin bebeği ve ikinci dedelik maceram

 












Ne yalan söyliyeyim akşam eve geldiğimde ikinci torunumu bu kadar çabuk kucağıma almayı beklemiyordum...

Kapıyı Melikem açtı. -"Baba gözlerini kapat da gel lütfen" dedi. Gözlerimi açtığımda Melike elinde tarak: yeni saç şeklini beğenip beğenmediğimi sordu. Tabi ki çok güzel olmuştu.


-İyi o zaman sen üşümüşsündür. Sıcak bir çorba vereyim sana diyerek plastik tabakta, plastik kaşıkla hayali işkembe çorbam servis yapıldı. -Sarmısaksız lütfen..

Televizyonda bir türkü öyküsü film yapılmıştı. Anneyle birlikte izlemekteydiler. Türkü alıp başını gittiğinde yeniden saçlarını taramakta olan Melikem, babaya işveli bir göz kırptı.

-Benimle dans edebilirsiniz lütfen.

Anne gülerek izlerken, baba ve Melikem, yörük ezgileri eşliğinde dansettiler bir süre...

Yorgun düşen baba koltuğa ilişirken Melikem bebeğini kucağına aldı. Yine plastik biberon ve mama kaşığı ile onu beslerken birden bebeği babanın kucağına verdi.

-Sen dedesin, bacaklarım ağrıdı şu torununa bak. Mamasını yedir..

Baba gülümseyerek kucağına aldı oyuncak bebeği. Melikem itinayla nasıl mama yedireceğini anlatırken babanın bu durumdan gözleri yaşarmıştı.


-Allah'ım küçük kızım da beni torun sahibi yaptı ya.... Daha ne isterim.

Düşündü. Bir gün önce uyurken aklına takılan duygular geldi yine. Öyle demişti dün gece uyurken kendi kendine. Küçük kızım da sabah uyandığımda büyümüş olsa.

Bu her gün bir savaşı yaşayan dünyada, her gün bir krizi yaşayan ülkede babanın kırılan özgüveninin bir izdüşümüydü gerçi.

Ama şimdi mutluydu. Çocukça bir oyunla da olsa 2nci bir torunu olmuştu işte.

"Adını henüz koymadık" bebeğin ama Melikem babasının ricasını kırmadı. Bebeği ile birlikte babasının bir resmini çekti. Baba çok mutluydu... Anne gülümseyerek "inşallah" diyordu.

Bir müddet sonra uykusu sıkışan Melikem yine Tv'deki müziğin ritmine uyarak doğaçlama bale hareketleri yapmaya başladı.

Baba kızını kucakladı. Kikirdeştiler. Dansederek holü geçtiler yatak odasına yöneldiler.

-Hadi doğru yatağa....

Melikem uyumadan önce hala müzik dinlemek istiyordu.

Baba ise "Rabbiyyesir"e başlamıştı bile. Melikem duanın Türkçe kısmında yine doğaçlama yapıyordu.

-Ya Rabbim sen bana çikolata ver, babam oyuncak alsın... Amiiin...

Baba cep telefonuna o gün attığı bir sure seçti: Yâ Siyn....

Melike mırıldandı:

-Baba ne güzel bir şarkı bu!..

Erkan BAL

Editörün notu:


3 Haziran 2010 Perşembe

Taslak -4



O
kuduğun çizgi roman kadar adamsın…
Hayalinde heidi yoksa
Alice harikalar diyarına gitmediyse..
Polyanna da üzülüp kibritçi kıza ağlamadıysan.
Kemalettin Tuğcuları okumamışsan
Köprü altı çocukları ile titrememişsen…
Teksas tommiks kurtarmadıysa hayalden kalelerini
Savaşmadıysa düşlerinde  tenten kötülerle… adam mısın?

*

benim çocuk gelinlere farklı bir bakışım var
küçük yaşta bir kız ile evlenenlere sözüm.
eşinizin dul kalmasını peşinen kabulleniyorsunuz
çünkü ondan yaşlısınız ve büyük ihtimalle daha önce öleceksiniz.
önce iyi düşünün. eşinizin dul kalmasına razı mısınız?

2 Haziran 2010 Çarşamba

Taslaklar -3


b
azen kendimizden biliriz.
başkalarını suçladığımız günahları bazen kendi mazimizden tanırız.

başkalarını körü körüne suçladığımız günahlar bazen kendi amel defterimizde çoktan yerini almıştır. suçladığımız insanlara insafsızca yargılarken suçları zaten kendimizden biliriz.

ben yaptımsa o neden yapmasın deriz. bütün suçları ve günahları kendimize bile itiraf edemediğimiz iç dünyamızdan geçen fırtınalardan tanırız.

o yüzden başkalarının hatalarına merhametsizizdir. o yüzden kendimiz yerine asacak birini buluruz kolayca. o yüzden bazı suçlar  hemen tanıdık gelir bize. çünkü en çok kendimizden biliriz.

O yüzden taşlamak gerektiğinde en acımazsız, en anlayışsız biz davranırız ve bize benzeyen suçluları
asla affetmeyiz.

Sezarın hakkı Sezara


Melike evde tv izlemekte ve bir yandan da babayı beklemektedir. Baba akşam yemekten sonra işe gitmiş ve biraz geç dönmüştür.

Kavak Yelleri dizisinin sonunda bir reklam gözükür. Çağla ŞİKEL ahenkle danseden saçlarını sergilemektedir reklamında. Melike reklama yorum katar.

-Abime de böyle bi gelin kız alalım baba. Baaak saçları dansediyor, yumuşacık, hem kepek sorunu da yok. Çok güzel...

Baba gülümser. Koltuğa dinlenmek üzere kurulmuştur. Anne perdeleri ütülemektedir. Yardım edecek bir şey olmadığı için baba Melike+TV ile ilgilenmektedir. TV'de Okan BAYÜLGEN'in Disko Kralı vardır. Baba hem saat, hem içerik itibarıyla Melike'nin izlemesini istemediğinden zap yapmak için kumandayı arar ama Melike engel olur. Çünkü arada sırada izliyor olsa da gıcık Okan'ı o da sevmektedir.

Okan sunum yapar ve sahneye yeni cd'sinin Premiere'i için Hande YENER çıkar. Baba pek bu kadının müziğinden de bişi anlamaz. İnsan sesinin tenekeleştirilip adına elektronik müzik denmesini pek de beğenmemektedir. Ancak Melike aynı görüşte değildir. Bir müddet sonra ceketi omzundan atıp dekoltesi gözüken Hande YENER'le ilgili yorum yapar Melike:

-Ne güzel cildi var. Yumuşacık. Kimbilir hangi şampuanı kullanıyordur. (cilt losyonu diyemiyoruz henüz. reklamlar o kadar derine nüfuz etmemiş:)

Baba işin sonunun pek iyi gitmediğine karar vererek TV'yi kapatmak ister. Melike isyan eder. Saat 01.00'e gelmektedir.

-Zaten bu gün benimle hiç oynamadın baba... Ben oynamak istiyorum.

Aynı terane artan tempoda yatak odasında da sürünce baba çaresiz Melike ile oyun oynamak üzere yerinden kalkar.

Koridor'un uzun ışıkları yakılır ve baba yeni bir oyun icad eder... Baba terliğiyle tenis maçı.

Uzunca koridorun bir ucuna baba oturur ve bacaklarını açar, öbür ucuna Melike. Gözleri uykulu baba terliklerinin birini Melike'ye verir raket olarak.

Sonra top ileri, top geri. Allah'tan top yumuşaktır ama Melike yerden oynamaktan memnun olmadığı için arada bir topu zıplatmasını, ters köşeye atmasını ister babadan...

Zoraki bale dersi antrönörlüğünden Zuhal Voigt'in gönderdiği içeriklerle kurtulan baba geleceğin Anna Kornikova'sının yetiştiği koridordaki tenis antremanından nasıl kurtulacağını düşünmektedir.

Bir yolunu bulup uykum geldi denildikten sonra yatağa gidilir. Melike ısrarla üstünü örtmek istememektedir. Biraz terlemiş olmalı diye düşünür baba. Sırtını kontrol eder bebeğinin. Ona masal anlatmayı dener.

Melike:

-Off yoruldum baba. Daha önce anlattın ya. Işığı söndür....

dsc00211

Taslaklar -2 / aslolan


aslolan yerinde sabit durmak değil
ne olmak istediğine karar vermek ve ileri gitmektir.
yeri sürekli değişen bir deniz fenerine hiçbir denizci güvenmez belki ama istasyonda sürekli bekleyen bir trene de kimse binmek istemez.

* tez gelen her akşam ömürden giden kısa bir gündür...(söz)

yükselirken
üzerine bastıklarınız
borç taktıklarınız,sevilip ağlattıklarınız
basamaklardan inerken
aynı insanları göreceksin, o yüzden saygılı davran