5 Ağustos 2010 Perşembe

İçimizdeki Renkler / Siyah-2



Hırçındı biraz siyah.
Dalgalı denizlere gözünü kırpmadan açılacak bir yelkenli kadar hırçın. Bazen ise ölüm kadar sessiz ve tepkisiz.

Ben, düz sıradan bir rengim diyecek kadar mütevazı, bazen ise dudaklarındaki mor da benim, gözlerindeki kahverengi de siyahsız olmaz diyecek kadar küstah.

Karışmak istemediği renklere karşı; işim olmaz, aklım ermez diyecek kadar sarışın, tüm grilikleri reddedecek kadar net, asaleti vurgulandığında biliyorum diyecek kadar kendinin farkında.

Uykusuz gecelere hiç yabancı değil. Kendi yastığından başkasında uyuyamayacak kadar seçici. Her gün doğumundan önce sabahı karşılayacak kadar nöbetçi.

Diplomat görüntüsünün altında sevgiye hiç de yabancı olmayan, hatta biraz aç bir yürek. İçindeki siyahın alımlı olmaktan öte bir kötülük taşımadığı, ancak derin bir çukur olup kendi dehlizlerinde kaybolduğu bir renk.

Hayatta güvendiği dağlara kar yağmasaydı beyazla bu kadar zıt olur muydu, hayata kendi en karasından bakar mıydı yine bilinmez.

Ancak biz insanların ona yüklediği imaja inat, hayatımızın boş köşelerini doldurarak, yüzümüze düşürdüğü gölgelerle, hüzün, neşe, acıdan efektler yapan olmazsa olmaz bir renktir siyah. (sürecek)

1 yorum:

Çocukla Kampa Gidilir (mi?) dedi ki...

Erkan Bal, siyahı bu kadar güzel anlatırken MOR'u da yazar mı acaba?