2 Ocak 2010 Cumartesi

Kısa, kısa tavsiyeler



DAİRENİZİ KÜÇÜK, HAYALLERİNİZİ BÜYÜK TUTUN

İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, demiş şair. Hayatın gerçekleri ne kadar zorlu olursa olsun siz yine de içinizde hep bir umut taşıyın. Büyük düşünün, ama dairenizi küçük tutun. Yani memleketi kurtarmayı düşünebilirsiniz, ancak işe önce en yakınlarınız için çok daha iyi koşullar sağlamaya harcayın emeğinizi. Küçücük dünyanızda büyük hayalleriniz ulaşılamaz değildir. Ancak her aklınıza estiğinde memleketi kurtarmaya kalkar da mangalda kül bırakmayan sohbetlerle ömrünüzü harcarsanız, bir bakarsınız kendiniz ve sevdikleriniz için bir şey yapamamışsınız.


SİNEMAYA GİDİN VEYA RÜYA GÖRMEYE DEVAM EDİN

Sinema hayattan kesitler sunan ve sizi izlediğiniz filmin kahramanlarından biri yapabilen büyülü bir şey. Şehrinizde, kasabanızda bu imkanınız olmasa da mümkün oldukça şehir dışına çıkarsanız sinemaya gidin. Eğer bu şansınız yoksa gördüğünüz güzel rüyaları uyandığınızda gözlerinizi kapayıp yeniden canlandırmayı deneyin. Bazı rüyalar, sinema filmlerini aratmayacak güzellikte olabiliyor. Yediğiniz yemeğin üstüne bir çikolata gibi düşünün rüyaları. Hayatın size güzel bir armağanı gibi algılayın. Arada bir gözlerinizi kapatıp, uzaklara dalmayı deneyin. Rahatlarsınız.


BİR YANLIŞI DÜZELTİN veya İYİ BİR ŞEYLER YAPIN.

İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak aynı zamanda bir ibadet de sayılır. Aksak ve eksik gördüğünüz bir şeylerin değişmesine gücünüz yetiyorsa bunu yapın. Olmadı her şeye maydanoz olmadan dilinizle uyarabiliyorsanız bu aksaklığın giderilmesi için sözle bir şeyler yapın. Küçük de olsa her gün iyi bir şey yapmayı deneyin. Betonu delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir, derler. Az da olsa devamlı olan ibadetler de makbuldür. Güzel alışkanlıklar edinin.


KAFANIZA TOKADAN BAŞKA ŞEYLER TAKMAYIN

İnsanı gam duvarı nem yıkar, derler. Ayağınızı sıcak, başınızı serin tutun. Ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Ak akçe kara gün içindir, az para biriktirin. Kafanıza tokadan başka şeyler takmayın. (Erkekseniz toka da takmayın). Hayat kısa ve çokça üzülmeye değmez bir istasyondur. Kendi kendinize huzursuzluk ve mutsuzluk yaratmayın. Eşiniz, dostunuz, çoluk çocuğunuz ve diğer insanlarla iyi geçinin. Arada bir fıkra okuyun. Bir tebessüm, bir sadaka yerine geçermiş; sevdiklerinize gülümseyin.

Yapın işte bir şeyler canım. Hepsini ben mi söyleyeceğim?…

1 Ocak 2010 Cuma

Pis işler



Discovery Channel’de Pis İşler diye bir belgesel var. Bir çoğumuzun yapmaktan hoşlanmayacağı işleri yapan profesyonellerin yaptıkları işleri ve zorlukların neşeli bir şekilde anlatan bir belgesel.

Neler yok ki? Foseptik temizleyiciler, Lağım açıcılar, böcek ilaçlayanlar, fare tutanlar, hurdadan, çöpten para kazanmak durumunda olanlar.
Avrupa’da bu işler biraz daha profesyonel yapıldığı için adam lağım temizleyip, mesaisi bitince iki dirhem bir çekirdek de gezebiliyor.
Ülkemiz de de bu tür işleri yapan insanlar var. Özellikle çöpten kağıt ve atık madde toplayarak evinin geçimini sağlayan insanlar büyük şehirlerde yadırganmayacak kadar çoktur.

Bütün bu işleri yapan insanların işleri size karşıdan yapılamaz ve pis gelebilir. Oysa onuruyla, gururuyla evine ekmek götürmek adına yapılır bizde bu işler.
Bu insanlar bazen işlerini öyle iyi yaparlar ki; örneğin bir tuvalete gittiğinizde imrenerek çıkarsınız, kendi işyerinizin tuvaleti o kadar temiz değildir.
Gelir düzeyi düşük bu insanlar bazen aile geçindirir, bazen hasta ana, baba kardeşe bakar, bazen ev, bark sahibi olmak için çırpınırlar.

Özellikle bizim yapmaktan çekindiğimiz bu işleri yapan insanlara toplum olarak teşekkür borçluyuz. Ayrıca ülkemiz de devletimizde kapısını aş diye, iş diye aşındırmayan bu onurlu insanlara ne kadar teşekkür etse, destek olsa azdır.

Bir de kendilerine beyefendi denilen, halk içinde itibar gören veya karşıdan baktığınızda adam sanılan insanların yaptığı pis işler vardır. Öyle ki bir defa, iki defa tanık olsanız hadi dersiniz olmadı oldu bir hatadır etti.

Yok bu insanlar kötülüğü, pisliği, artniyeti, çıkarcılığı neredeyse ilke edinmişlerdir. Malınızda, mülkünüzde, ırz ve namusunuzda gözleri vardır.
Yetim malı yemeden, devlet malı çalmadan, rüşvet almadan, alışverişe yalan, dolan, hile katmadan. Söz verip sözünden caymadan duramazlar.
Borç takmak onlar için zevktir. İltimas, kuyrukta herkes beklerken sıranın önüne geçmeyi zafer sayabilirler.

Tehdit, şantaj, çıkar karşılığı menfaat edinmek ve bunu bir
maharet sayarak duyurmak hoşlarına gider. Irz düşmanıdırlar, komşunun tavuğu gözlerine kaz görünür. Bir gün önce ağam paşam dedikleri insanlar düşmeye görsün, ya da işlerini yapmaya görsün hemen saman altından su yürütüp gizli dümenler peşine düşerler.

Bu tip insanlar ister gravat takıp gezsin, ister her türlü hürmete layık makam ve mevkilerde olsunlar, yaptıkları işler PİS işlerdir. Kimileri bu mesleğin piri’dir. Elini öpenler, ders alanlar vardır üstadlardan. Büyük gazeteleri vardır kimisinin, ama ihale takipçiliğinden, darbe şakşakçılığından kendilerini alamazlar.

Yalan yanlış yazmaktan, iftira ve çamur atmaktan geri durmazlar. İşleri görüldüğü zaman da köşelerine çekilip hiçbir şey olmamış gibi yine iktidar sahipleri ile can ciğer kuzu sarması yollarına devam ederler.
Dünki dostlarını çok kolay feda eder, bugünki işlerinin görüldüğüne bakarlar. Zaten bugünki dostları da onlarla pis bir menfaat birlikteliği içinde de olabilirler.

Sözün özü, kah yolda yürürken, kah çöp tenekesinin birinin başında, kah bir wc kapısında gördüğünüz o onurlu insanları bu beyfendilerle sakın karıştırmayın.

Sizin bizim PİS sandığımız işleri yapan o insanlar eli öpülesi insanlardır. Asıl pis iş yapanlar fiyakaları bozulmadan gezse de özünde insanlara zerre fayda dokunmayan menfaat peşindeki beyfendilerdir…